Uzun zamandır batıda İslam üzerinde çalışan oryantalistler ve İslamologlar, İslam dünyasında da bazı aydınlar ve elbette en çok ilahiyatçılar “tarihselcilik ve hermönetik” konularıyla uğraşmaktadırlar. Her iki kavram da sonuç itibariyle bir “okuma ve anlama biçimi” olup Kur’an’a uygulanmaya kalkışıldığında bir yandan tefsir ilmini ilgilendirmekte, diğer yandan Kur’an’ın bugün için nasıl anlaşılması gerektiği konusunu gündeme getirmektedir.
Bu konu aslında doğrudan veya dolaylı yollardan olsun vahyi ilgilendirir. Bu da hayli önemlidir. Zira diğer “semavi dinler” yani Hz. Musa’ya indilen Tevrat ve Hz. İsa’ya indirilen İncil sahibi Kitap ehli Yahudi ve Hıristiyanlarla mukayese edildiğinde İslamiyet’in en ayırt edici vasfı sahih bir vahye ve tevatüren bize gelmiş bir kitaba sahip olmasıdır. Ateistler ve deistler vahyi anlamazlar, Yahudi ve Hıristiyanların da vahiy ve nübuvvet/risalet görüşleri Müslümanlarınkinden farklıdır. Bu açıdan bakıldığında vahiy, İslam dininde temel taştır, bu taş çekilecek olsa sistemin tamamı çöker.
Biz bu konuyu -Allah kısmet eder ve ömür verirse- en geniş çerçevede üç ciltlik bir çalışmada “Kur’an’ı Okuma Biçimleri” adı altında ele alacağız. Bu arada İranlı düşünür ve dostum Abdülkerim Süruş’un vahiyle ilgili kaleme aldığı yazılar, kitaplar, verdiği konferanslar bizde de geniş yankı buldu ve bazıları onun tezlerini tekrar edip vahyi ilahi ve aşkın mahiyetinden antropolojik-beşeri bir söyleme dönüştürmeye çalışıyorlar.
Elinizdeki kitap, “İslam’ın vahiy telakkisi”ni , ülkemizde görüşleriyle geniş bir etki alanına sahip Fazlurrahman’ın vahiy görüşünü; Süruş’un “Dini bilginin değeri ve evrimi”, “Kelam-ı Muhammed”, “Dini tecrübe” ve “Nebevi rüya” tezlerini ele alınmakta, her iki düşünürün görüşlerini kritik etmeyi amaçlamaktadır..
Kategoriler:Günün Yazısı, Haftanın Yazısı, Kitaplar