Hüzün
Ölünce Fudayl
hüzün ortadan kayboldu.
Hüzün onun neşesiydi
Neşeden önce Serahs Ebiverd arası
Yol kesmek işiydi.
Iyaz’ın oğlu bir hayduttu
Birgün günah evine giderken
biri eline
bir cümle tutturdu.
Ötelerden gelen bir cümle
ona yol kesmeyi
cananı
ve canını unutturdu.
Sonraki yurdu tenha bir vadiydi
otuz yıl boyunca
gözlerinden yaş döküldü
Bir gün
sadece bir gün
oğlunun cenazesinde güldü.
Şöyle derdi
Sahibu’l Hak beni sevdi
firkat, hastalık, hapis
bela ve musibet verdi
Folignolu Angela
Hindu çiştileri gibi
Fudayl da hüznü bitirdi.
(19 Şubat 2018-Silivri)
Şattü’l Arap
Kendini serbest sulara bırak
onlar seni menzile götürecek
Suyun suyla buluştuğu
Şattü’l Arap
çileyi bitirecek.
Rıza göster, kanaat getir
sonra otur temaşa et
Ve teslim ol!
Seni kucağına çeken sesler
sükunu getirecek.
Bakma Daru’n Nedve’ye
bezirganların panayırına
ve göklere meydan okuyan cesamete!
Eline İbrahim’in baltasını al
neyi put ettiysen onu kır
Temizleyebilirsen mabedi
işte o zaman kalbin arınacak
ruhun özgürleşecek.
(16 Mart 2018-Silivri)
Ne olmaz!
“Kem alât ile kemalât olmaz”
Necaset ile teharet olmaz
“Usul esasa takaddum eder”
Tahrimat ile vacibât olmaz.
Ali Bulaç – 27 Aralık 2016 – Silivri
Bir kuş
Penceremde bir kuş var
İçimde bir yokuş var.
Bütün yollar tutulmuş
Nerede bir çıkış var?
Ne çöl kaldı, ne güneş
İçimde söndü ateş
Çevir de gözlerini
Ruhumun külünü deş.
Kalbimin hüznü büyük
Ezildim, ağır bu yük.
Nefes ol, dirilt beni
Her yanım yıkık, dökük
Ali Bulaç – 16 Kasım 2004
Kum rengi duvar
Etrafım kum rengi duvar
güneş veda etti
mevsim sonbahar.
Hayata uzak bir yerdeyim
kasveti ümide çevirdim
Ruhumun bahçesinde hayat var.
Ağzında yaprak bir kuş beklerken
bu sabah rüzgar pek sert esti
Demir kapının mazgalından bir ses:
“Kadı yine ceza kesti.”
Ey kadı!
Duvarlar bedene, beden ruha kafestir.
Özgürlük ötelerden ikram
Vuslata özlem
Nefha-i ruhtan sayılı nefestir.
Ali Bulaç – 14 Kasım 2016 – Silivri
Dostlarım/اصدقاءى
قال المقتول
يا ثقاتى اقتلونى ان فى قتلى حياتى
أنا قلت
اصدقاءى اسجنونى ان فى
سجنى بلاءى
قولوا يا حاءرين
مالفرق بين المقتول وبين المسجون
من هو مقتول من هو مسجون؟
Ali Bulaç – 11 Nisan 2018 – Silivri
Bugün
Kaç ay sonra
bugün güneşi gördüm
o da yüzümü
içimden geçirdim
inciri
narı
ve üzümü
Galip Bergusi gün ışığına hasret
Filistinli bir esir
karpuzu özlemişti
bunu sıkılarak söylemişti
Bense utanmadan
söyledim ve güneşe baktım
Ondört sene aradan sonra
dumanı tutulmadan
tutuklanmadan
Kudüs’e gidecek bir sigara yaktım.
Ali Bulaç – 12 Mart 2018 – Silivri
Arifin Aşk Şarkısı
Bülbül kitabı gülün yapraklarından okur
Şahinin yurdu sultanın sinesi
Deve sabreden mü’min
Köpek sadık bir civanmert
Kedinin huzuru sahibinin kucağı
File zincir vurulmaz
Yurduna dönmek ister
kısmetse döner de!
Duydun mu zambakın zikrini
menekşenin tefekkürünü!
Yana yakıla söyler lale
söylediği sevda türküsüdür.
Düşündün mü?
Neden nergisin gözü mahmur
Kerem’in melul gözü gibi.
Taşın kalbindeyken
öğrendin mi nasıl mücevher oldu yakut!
Çok uğraştı
sabırla kanını akıttı
şikayet de etmedi.
Yılanların ve yalanların
kim kör eder gözlerini
zümrütten başka.
Yağmura bak, altında ıslan
rahmetin tenezzülüdür çöle
Sana da ikramdır
tarlalar şenlendi, kıymetini bildi,
dağlar yıkandı, şükretti.
Yüzünü güneşe dön,
ışığı ve kudreti içine çek.
Demirin zaafı
mıknatısa olan aşktır.
O dahi tenezzüldür semadan
şu halde iktidar şarabı içme.
Saman ambere dayanmaz
ne demişti Mir Dert:
“Gül, ayna, güneş ve ay
nedir bunlar
Nereye baktıysam
yüzün göründü!”
Ali Bulaç – 3 Mart 2018 – Silivri